Tarihçesi;
Tarihte geniş bir alana tekabül eden Hakkâri bölgesi, Türkiye’nin Güney ve Doğu ucunun kesiştiği bölümde bulunmaktadır. Coğrafi olarak Güneydoğu Toroslar ile Irak- İran sınırı boyunca uzanan Zagros dağ silsilesinin kesişme alanında bulunan Hakkâri bölgesi, dağlık geniş bir bölge olup; güneyinde Erbil ve Musul ovalarının bulunduğu Mezopotamya düzlükleri, kuzeyinde ise kadim Azerbaycan platosu bulunmaktadır. Hakkâri’nin sarp ve zorlu bir coğrafyaya sahip olması, tarih boyunca çeşitli imparatorluk ve devletler tarafından yönetim altına alınmasını zorlaştırdığı gibi bağımlılığının da çok yüzeysel kalmasını sağlamıştır. Coğrafyanın bu etkisinden dolayı bölge halkı sosyopolitik olarak aşiretler halinde örgütlenmiştir. Hakkâri bölgesi ile ilgili tarihi veriler en azından X. yy’a kadar oldukça sınırlıdır. Bu durum bölgede çok az arkeolojik çalışma yapılmasından kaynaklandığı gibi bölgenin coğrafyası itibari ile izole olmasından dolayı tarihçi, gezgin ve coğrafyacıların çok az uğradığı bir mekân olmasından da kaynaklanmaktadır. X. yy’dan itibaren bölgede siyasi hareketliliğin artması ile İslam dünyasında Hakkâri ile ilgili bilgilerde gözle görülür bir artış olmuş ve bu durum Hakkâri beylerinin 12. yy’dan itibaren ortaya çıkıp bölge siyasetinde yerini almalarıyla beraber daha da artmıştır. Hakkâri beylerinin; Osmanlı Devleti ve Safeviler arasındaki stratejik konumlarından dolayı iki devlete ait arşiv belgelerinde bölge ile ilgili oldukça fazla tarihi veri yer almıştır. Ayrıca Hakkâri beyleri de kâtipleri aracılığı ile tarihleri ile ilgili eserler yazmaya başlamışlardır. Son olarak Nesturiler ile ilgili çalışmalar yapmak üzere XIX. yy’ın başlarından 1914 yılına kadar Hakkâri bölgesinde bulunan batılı misyonerler tarafından da oldukça zengin bir arşiv oluşturulmuştur. Hakkâri Bölgesinin Coğrafi Sınırları Tarihte şimdiki il sınırlarından çok daha geniş bir bölgeye tekabül eden Hakkâri; güneyde Musul, kuzeyde Van Gölü kıyıları; batıda Cizre ve doğuda Urmiye Gölü’ne kadar olan dağlık bölgeyi kapsamaktaydı. Günümüzde Hakkâri tarihi coğrafyasının bir kısmı; Türkiye’de Van ve Şırnak illeri, İran’da Garbı Azerbaycan ve Irak’da Duhok illeri sınırları içerisinde kalmıştır. Hakkâri (ةــیراکھلا) ismi ilk olarak Vakıdi’ye (ö: 822) ait eserlerde geçmektedir. Hakkâri bölgesinin merkezi olan Culemerg (Çölemerik) (كرــیملوجلا) ismi ise ilk olarak ebu’l- Ferec b. Harun el- Meleti olarak bilinen Bar Hebraeus’un (ö. 1286) “Tarih’uz-Zaman” isimli eserinde geçer. İsminin Menşei Hakkâri bölgesinin ilk merkezi İmadiye (Duhok’un ilçesi) olarak da bilinen Aşeb kalesidir. Daha sonra ise Culemerg, bölgenin merkezi olmuştur. Hakkâri ismi geniş bir bölge için, Culemerg ise bu bölgenin merkezi olan şimdiki Hakkâri kent merkezi için kullanılmıştır. Hakkâri ismi etimolojik olarak “her” ve “kari” kelimelerinden meydana gelmiştir. “Her”, hep anlamında; Kari ise “ebilmek, gücü yetmek” anlamına gelen “karîn” fiili kökünden olup “edebilenler, güçlü, kuvvetli” manasına gelmektedir. Cu-le-merg kelimesi de Cu (su arkı, kanal), le (de, da edatı) ve merg (çayır, mera) kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuş olup; su arklarının dolandığı mera anlamına gelmektedir.
Nasıl gidilir;
Hakkari’nin tarihçesi Kültür ve Turizm Bakanlığı sayfasından alıntıdır. Fotoğraflar bana ait olup, kaynak göstermek suretiyle fotoğrafları istediğiniz gibi kullanabilirsiniz.