Tarihçe
Marmaris”in eski adı Physkos olup Physkos Karya dilinde “Doğa Kenti” demektir. Bu isme nedende doğanın bütün unsurlarını ve güzelliklerini bünyesinde bulundurmasıdır. M.Ö. 3400 yıllarına kadar dair izler olduğu biliniyor.Antik Karia’nın liman kenti olarak gelişmişti. Antik kentten günümüze çok şey ulaşamadı, kimi kalıntıları kuzeydeki Asartepe’de görebilirsiniz. Ama bu kalıntılar çok azdır ve ancak arkeologları ilgilendirebilecek durumdadır.
Bilinen tarihi MÖ 900’lere kadar uzanan kent, Helenistik Dönem’de belli bir süre için Seleukos egemenliğine, sonra sırasıyla Roma, Bizans,13. yy.da Menteşoğulları egemenliğine girmiş. Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman 1522’de fethediyor bu bölgeyi. Buradan da Rodos’a sefer düzenliyor ve aynı yıl ele geçiriyor. Marmaris’e,Osmanlılar döneminde Mimaras adı verilmiş, daha sonra Mermeris adıyla anılmış ve nihayet Marmaris adını almış.
İşgal yıllarında (1919-1921 arası) kısa bir süre İtalyanların kontrolüne giren Marmaris, Cumhuriyet Dönemi’nde 80’li yıllara kadar balıkçı kasabası hüviyetinde kalmış, sonrasında ise hızla turizm kentine dönüşmüştür.
Gezilecek Yerler;
Armutalan
Marmaris’in hemen yanı başında, yeni otel, lokanta, eğlence yerleriyle gelişen turizm merkezidir. Yürüyüş ve bisiklet binmek için uygun parkurlara sahiptir bu bölge.
İçmeler
Marmaris’in eğlencesinden yararlanıp da gün içini ve uyuma saatlerini daha sakin geçirmek isteyenler için hemen yakında ayrı bir turizm merkezi olarak gelişen bir yerdir İçmeler. Çok sayıda otel bulunmasına rağmen, yapılan çevre düzenlemesiyle yeşili ve çiçeği bol, yürüyüş yolları geniş, plajı her zaman temiz bir beldedir İçmeler. Beldenin girişindeki park botanik bahçesi gibidir. Yeme, içme ve eğlence açısından da çok zengin seçeneklere sahiptir.
İçmeler’in eskiden şifalı içmeleri varmış, adı da buradan kaynaklanmaktadır. Aşırı yapılaşmaya ve kalabalığa rağmen plajı ve deniz suyu temiz kalabilmiş. Ama daha temiz deniz ve daha az kalabalık isterseniz, tekne turlarına katılıp çevre koylara gitmelisiniz.
Modern ile geleneksel yapı İçmeler’de bir aradadır. Sahilin hemen arkasında, yürüme mesafesindeki Köyiçi ve daha ilerideki kanyonun girişindeki tesisler doğa ve eski köy yaşamı tutkunları içindir.
Günnücek, Yalancı Boğazı ve Cennet Adası (Nimara)
Marmaris’in yaz sıcağından bunalırsanız Netsel Marina’yı geçip Yalancı Boğazı yoluna girip, Günnücek piknik alanına gidebilirsiniz. Parfümcülük ve tıp alanında kullanılan sığla yağının sağlandığı günlük ağaçları arasında yazın suyu çok azalan bir dere de bulunmaktadır. Piknik alanı orman idaresi tarafından düzenlenmiştir. Plaj ve kamp alanından yararlanabilirsiniz.
Marmaris’ten bakınca boğaz gibi görünen ve halk arasında Yalancı Boğazı olarak tanımlanan doğal set, Nimara Yarımadasını (Cennet Adası) karaya bağlar. Ayrıca, Cennet Adasının kuzeybatı yamacında 350 m.lik topografik bir yükseklikte Nimara Mağarası vardır. Cennet adası (Nimara yarımadası) Marmaris’in karşısında boylu boyunca uzanır. Yarımada günübirlik teknelerin uğrak yerlerinden birisidir.
Ama dilerseniz, kent merkezine 8 km uzaklıktaki Yalancı Boğazı’na kadar minibüs ya da aracınızla gidip, yürüyerek Cennet Adası’na çıkabilirsiniz. Patika yollar kent kalabalığından uzakta ve doğayla başbaşa ideal bir yürüyüş güzergahı oluşturur. Manzara çok güzeldir. Marmaris’ten kalkan teknelerin uğradığı iskele çevresinde çardak lokantalar ve cafeler vardır.
Kızkumu
Orhaniye Turgut’tan sadece 2,5 km uzaklıkta. Turgut’tan sonra yol ikiye ayrılıyor. Orhaniye için sağa, Selimiye için sola devam etmek gerekiyor. Hisarönü Körfezi’nin kıyısındaki en önemli turizm merkezlerinden biri, Orhaniye’dir. Hisarönü Körfezi’ne gelen yatlar Orhaniye’de mutlaka gecelerler.
Orhaniye’de deniz her zaman çarşaf gibidir. Çevresindeki çam ormanının rengi suya vurmuş, deniz sadece buraya özgü bir renge sahip olmuştur. Çevre o kadar sakindir ki, kendinizi suya bıraktığınızda yüzerken çıkardığınız sesten başka bir şey duymazsınız.
Bu arada denizin ortasında yürüyen insanlar dikkatinizi çekecek. Şaşıracaksınız. Kumul hareketleri sonucunda karadan başlayıp koyu ikiye bölen bir sığlık oluşmuş. Yaklaşık 600 metrelik şeride Kızkumu deniyor. Bir de efsanesi var. “Sevgilisine ulaşmak isteyen kız eteğine kum koymuş ve denizi doldurarak ilerlemiş. Ama kum yetmemiş ve kızcağız orada boğulmuş.”
Koyun ortasında bir ada ve adanın tepesinde de kale kalıntıları var. Kalenin bölgede kurulu Baybassos antik kentine ait olduğu sanılıyor. Kayık tutarak adaya, patika yolu izleyerek tepedeki kale kalıntılarına kadar çıkabilirsiniz. Manzara harikadır. Yorgunluğunuza değecek.
JBaybassos’lular, birleşik kaplar kuralından yararlanarak, kaleye Turgut’taki şelaleden kemerler ve su altına döşedikleri borular aracılığıyla su getirmişler.
Orhaniye Koyu girişinde, Keçi Bükü mevkiinde bulunan ve yatların yaz kış konakladıkları ve bakımlarının yapıldığı Martı Marina ve Otel tesislerinin yanında manastır kalıntıları var. Bahçesindeki mozaikler görmeye değer.
Orhaniye’den Hisarönü’ne ve Marmaris-Datça yoluna çıkmak da mümkün. Orhaniye – Hisarönü arası sadece 3,5 km Yol geniş ve asfalt.
Dişlice Adası
Selimiye
Orhaniye’den kıyı boyu asfalt yolu izleyerek Bozburun’a yönelince 10 km sonra Selimiye’desiniz. Yol geniş ve asfalt. Selimiye de Bodrum – Marmaris arasında seyreden mavi yolculuk teknelerinin uğrak yerlerinden biri.
Köy yeşillikler içinde. Deniz suyu temiz ve genellikle durgundur. İskele kenarında toplanmış küçük lokantalar genellikle teknelere hizmet veriyor. Sonsuz bir sükunet hakim çevreye. Kalabalıktan uzak tatil yapmak isteyenlere duyurulur.
Selimiye çevresinde tarihi kalıntılara da rastlanıyor. Antik adı Hydas olan Selimiye çevresinde üç kale kalıntısı var. Biri Selimiye’nin en yüksek tepesinde, diğeri Sarıkaya Tepesi’nde, sonuncusu ise Kızılköy Mahallesi’ndeki Aşarkale. Koyun güneydoğu tepelerindeki Helenistik Dönem sur kalıntıları ziyaret ediliyor. Kıyıdan 100 metre açıkta Selimiye’ye yaklaşan teknelere yol göstermek amacıyla inşa edilmiş gözetleme burcu, deniz feneri, manastır ve tiyatro kentin görülmeye değer diğer kalıntıları. Bölgedeki batıklardan çıkarılan kalıntılar ise Bodrum Sualtı Müzesi’nde sergileniyor.
Fırtınalı havalarda teknelerin sığındığı doğal liman olan Selimiye koyunda plaj arıyorsanız eğer, iki km ötedeki pırıl pırıl kumlu “sığ liman”a gidebilirsiniz.
Selimiye’de yatların demirledikleri iskele çevresinde çok sayıda lokanta var. Balık bol. Türüne göre ister ızgara, isterseniz buğulama yapılıyor. Has zeytinyağı ve defne yaprağı buğulamaya ayrı bir tat katıyor. Kabak çiçeği dolması ise Güney Ege’nin spesiyalitesi.
Kamelya Adası
Selimiye’den çevre koylara ve adalara günübirlik tekne turları da yapılıyor. 45 dakikalık yolculukta ilk durak Kamelya Adası. Sahilde, kolaylıkla tırmanılabilecek yükseklikte bir manastır var. Siyah, beyaz, gri deniz taşlarından döşenerek yapılmış mozaik manastır tabanını süslüyor.
İçmeler
Marmaris’in eğlencesinden yararlanıp ta gün içini ve uyuma saatlerini daha sakin geçirmek isteyenler için hemen yakında ayrı bir turizm merkezi olarak gelişen bir yer var: İçmeler. Çok sayıda otel bulunmasına rağmen, yapılan çevre düzenlemesiyle yeşili ve çiçeği bol, yürüyüş yolları geniş, plajı her zaman temiz bir beldedir İçmeler. Beldenin girişindeki park botanik bahçesi gibidir. Parkın hemen arkasında yer alan Sanat Sokağı geleneksel el sanatlarından Marmaris’li ressamların resimlerine kadar pek çok sergiyi barındırır. İçmeler’i ortadan kesen dere yapılan düzenlemeyle beldeye güzel bir hava katmıştır. Derenin iki yakası hediyelik eşya satıcıları, elişi sergileriyle renkli ve canlıdır. Yeme, içme ve eğlence açısından da çok zengin seçeneklere sahiptir, İçmeler. Daha fazlasını isteyenler için Marmaris bir kaç adım ötededir. Marmaris – İçmeler arasında çok sık taşıt bulunuyor. İçmeler’in eskiden şifalı içmeleri varmış, şimdi boşuna aramayın ve pet şişedeki sularla yetinin. İçmeler plajı denize girmek ve su sporundan yararlanmak için uygundur. Parkın arkasında açılan Su parkı özellikle çocuklu ailelerin büyük ilgisini çeker. Aşırı yapılaşmaya ve kalabalığa rağmen plajı ve deniz suyu temiz kalabilmiş. Ama daha temiz deniz ve daha az kalabalık isterseniz, tekne turlarına katılıp çevre koylara gitmelisiniz. Modern ile geleneksel yapı İçmeler’de bir aradadır. Sahilin hemen arkasında, yürüme mesafesindeki Köyiçi ve daha ilerideki kanyonun girişindeki tesisler doğa ve eski köy yaşamı tutkunları içindir.
Bozburun
Bozburun’u, daha çok yatçılar tanır. Turizm bakımından bölgenin en bakir yerlerinden biridir. Sakin bir tatil isteyenlere önerilir. Büyük tesisler yok. Küçük ama kaliteli tesisler bulabilirsiniz. Sömbeki Körfezi’nin koylarından birinde yer alır. Çevre, Marmaris’in diğer bölgelerine göre alışılmadık ölçüde çıplaktır. PTT’si, küçük otelleri, pansiyonları, iyi balıkçı lokantaları vardır. En iyi guletlerin burada yapıldığı söylenir. Her yıl ekim sonunda Uluslar arası Bozburun Gulet Festivali ve gulet yarışları yapılıyor. Çevresinde tekneyle ulaşılabilecek çok sayıda sakin koy bulunmaktadır.
Bozburun yakınlarında Asar Tepesi üzerinde Larymna yerleşiminin pek önemli olmayan kalıntıları bulunur. Tepeye çıkış yaklaşık 45 dakika sürer. Sur parçaları, mezar kalıntıları çevreye dağılmıştır. Tepeden Bozburun güzel görünür.
Marmaris’ten Bozburun’a iki ayrı yoldan gidilebilir. Toplam 45 km tutan ilk seçenek için Datça yoluna girip, Hisarönü sapağından ayrılarak ve sahil yolunu izlemek gerekir. Bozburun’a ayrıca, İçmeler-Bayır üzerinden güneye yönelerek de ulaşabilirsiniz.
Marmaris ile ilgili bilgiler Muğla Kültür ve Turizm Bakanlığı sayfasından alıntıdır. Fotoğraflar bana ait olup, kaynak göstermek suretiyle fotoğrafları istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Kamera çekimleri ise internetten alınmıştır.
KLEOPATRA SEDİR ADASI
Konumu ( Rakım, alana ulaşım, v.b.) : Sedir Adası ören yerinin rakımı yaklaşık olarak 0 metre ile 15 metre arasındadır. Alana ulaşım Muğla İli, Ula İlçesi, Akyaka Mahallesinden günü birlik gezi tekneleri ile yada Marmaris İlçesi, Çamlı Köyünde bulunan teknelerle sağlanmaktadır.
Tarihi Bilgi: Kedreai, Keramos Körfezi’nin doğusunda bir ada yerleşmesidir. Türk Döneminde ‘Şehiroğlu’ diye adlandırılan Ada günümüzde ‘Sedir’ olarak isimlendirilir. Adanın ismi sedir ağacından gelse de bugün Adada sedir ağacı yoktur.
Yaklaşık 800 m’lik bir kıyı uzunluğuna sahip olan Ada, yanı başındaki Orata ve Küçük Ada ile birlikte üç adadan oluşur. Sedir Adasında yerleşim adayı ikiye ayıran isthmos’un( kıstak) doğu tarafında oluşmuştur. Kentin tiyatrosu, kutsal alanları, konut, liman ve diğer pek çok önemli sivil ve dinsel yapıları, surlarla çevrili bu alan üzerindedir. Nekropol alanı, liman ve diğer sivil yapıların bir bölümü ise Adanın doğu yakasındaki ana kara da yer alır.
Eski çağda Sedir Adası’nın da içinde olduğu topraklar, Rhodos’un mülkü sayılırdı. Bozburun Yarımadası RhodosPeraia’sı içinde, antik çağ boyunca Rhodos etkisi ve hâkimiyetinin en yoğun olarak görüldüğü kesimdir. M.Ö.5.yüzyılda Delos konfederasyonuna bağlanan Kedreai’nin birliğe ödediği vergi yarım talenttir. Ksenephonun verdiği bilgiye göre Spartalı komutan Lysandros M.Ö 405 yılında Peleponnes savaşında Atina’yı destekleyen kente saldırmış ve ele geçirerek Kedreai’lileri köle tacirlerine satmıştır. Öyle anlaşılıyor ki Kedreaililer Yunanca yazı kullansalar da Karia kökenliydiler. Kedreaililer, Tanrı Apollon’a tapınmakta ve kentte agon’lar düzenlemektedir. M.Ö. 2. yüzyılda Roma müttefikleri ile Seleukos Krallığı arasında süren savaş ve karışıklık dönemi ardından Karia Bölgesi’nin büyük bölümü ile birlikte Kedreai de Rhodos’un egemenliğine girmiştir. M.Ö. 4. yüzyıl sonrasında, kısa süreli otorite boşlukları dışında Kedreai özgür bir kent olmamıştır.
Bugün hem ana karada hem de adalarda izlenen ayakta kalmış kalıntıların büyük çoğunluğu Bizans Dönemi’ndendir. Karia Bölgesine yönelik Türk akınlarının M.S. 11. yüzyıl sonlarından itibaren yoğunlaşmasının ardından Kent, M.S. 15. yüzyılın ilk çeyreğinde kesin olarak Osmanlı egemenliğine girmiştir.
Tiyatro : Karia’da az sayıda kentin sahip olduğu tiyatro yapılarından birinin Kedreai’deki varlığı adadaki yerleşmenin önemini göstermektedir. Tiyatro, güney yanından geçen eski şehir surlarının dışında inşa edilmiştir. 2500 kişi kapasiteye sahip olan tiyatronun sahne binası büyük ölçüde tahrip olmuş, buna karşın caveası oldukça iyi korunmuştur. Caveası( oturma sıraları) merdivenlerle 9 Cunei’ye ayrılmıştır. Mükemmel bir işçilik gösteren bosajlıizodom duvarları, tiyatronun Helenistik orijinli olduğunun önemli bir belgesidir. Tiyatro, Roma ve Bizans döneminde de kullanılmıştır. Oturma sıralarının alt bölümü dolgu altında kalmıştır. Sahne binasının blokları sökülerek Bizans dönemi konut ve liman yapılarında kullanılmıştır. Kedreai’deki tiyatronun başka bir özelliği de Rhodos’un karşı yakasında bilinen üç büyük tiyatrodan biri olmasıdır. Kedreai’nin bugüne dek ele geçen yazıtlarından kentte en az üç atletik festivalin varlığı anlaşılmaktadır.
Apollon Kutsal Alanı: Kedreai’de İ.Ö. 2. ve 1. yüzyılda, Tanrı ApollonKültü’nün egemen olduğu yerleşmede ele geçen yazıtlardan anlaşılmaktadır. Tanrı Apollon, Karia’nın baş Tanrısıdır ve Kedreai’de de saygı görmüştür. Tapınak kendisi için özel olarak inşa edilmiş bir teras üzerinde yerleşiktir. Kederai’deApollonPithios ve ApollonKedrieus kültünün varlığını da belgeleyen İ.Ö.2. yüzyıla tarihlenen Komutan Teisias’a adanmış onurlandırma yazıtı ile ApollonPithios ve ApollonKedrieus rahibine adanmış adak heykeline ait yazıt tapınak terasında bulunmuştur.
Kutsal alanın doğu tarafında ayakta duran söve blokları aynı yerden kutsal alana girişleri göstermektedir. Kutsal alanda bulunan girlandlı sunaklar geç Helenistik döneme tarihlendirilmektedir. Bu tarihte kutsal alanın tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır
Kedreai’nin bu en önemli kült yeri Hıristiyanlık Çağı’nda da dinsel işlevini devam ettirmiştir. Bu durum zamanımıza kadar gelen, İsa monogramlı Haç motiflerinden de anlaşılmaktadır.
Büyük Bazilika: Adanın Bizans dönemine ait kalıntılarındandır. Karia’nın en büyük bazilikalarından biri olan yapı, 35.50 x 19 m. boyutlarında, üç nefli tek apsisli, sütunlu bazilikal tasarıdadır. Orta nefi taşıyan sütun elemanları ve stylobatı yer yer korunmuştur. Yoğun taş dolgu altında kalan kalıntıya ilişkin, iyi işçilikli çok sayıda bezemeli mimari parça bulunmaktadır. Kemerleri taşıyan Latin haçı motifi ile bezenmiş sütun başlıkları ile asma ve üzüm yaprakları ile bezenmiş ambon (kürsü) ve sarmaşık yaprakları ile süslenmiş diğer bezemeli mimari parçalar sağlam bir şekilde günümüze ulaşmıştır. Yapıda devşirme malzemeye yoğun bir şekilde yer verilmiştir. Kilisenin kuzeybatı köşesine sonraki bir dönemde bir sarnıç inşa edilmiştir. Yapı, İ.S. 5 -7. yüzyıllar arasına tarihlendirilmektedir.
Kıstak Kilisesi: Adanın Bizans Dönemine ait yapılarından olan kalıntı, kıstak üzerinde yer alır. Kilise, tek nefli ve tek apsislidir. İçten ve dıştan yarım daire şeklindeki apsisin ortasında bir pencere açıklığı yer almaktadır. Yapının kuzey doğu köşesine bir sarnıç inşa edilmiştir. Daha sonraki bir dönemde kiliseye eklenmiş olduğu anlaşılan sarnıcın içi kalın bir harç tabakası ile sıvalıdır. Kilise ve sarnıç, İ.S. 11–12. yüzyıllar arasına tarihlendirilmektedir.
Agora: Adayı ikiye ayıran derin koyun hemen arkasında kalan kıyıya yakın düzlük alan Kedreai’deki ticari etkinliklerin merkezi olan agoranın yeri olarak kabul edilmektedir. Burada bulunan ve içeriği daha çok agoralarda görülen yazıtlara benzeyen yazıtlar ve bugün çoğu kaybolmuş mimari parçalar kalıntının agora kimliğine dayanak olarak gösterilmektedir.
35 X 35 m. boyutlarındaki kalıntının batı cephesinde geniş açıklıklı, bugün yıkılmış olan kemerli bir giriş ile uzun ‘L’ şeklinde bir koridora açılan, batıda avlu etrafında sıralanan mekânlardan oluşan kalıntı, depolama ve pazarlama liman ile yakın ilişkili bir kamu yapısı olmalıdır.
Surlar: Adayı neredeyse ortadan ikiye ayıran kıstağın doğu bölümü, yer yer kulelerle güçlendirilmiş surlarla çevrilidir. Tiyatronun doğu yanından kuzey ve güneye yönelen surlar, Adayı kıyı çizgisine yakın yükseltilerden geçerek sivil ve dinsel yapıları çepeçevre kuşatmaktadır. Kedreai surlarının polygonal ve yarı polygonal teknikte yapılan kuzey ve güneydeki surlar hiç şüphesiz kentin en eski sur kalıntılarını oluşturmaktadır. Bu surlar, Klasik çağdanveya Helenistik dönemden olmalıdırlar. İ.Ö. 4 yüzyılda ve Hellenistik Çağ’da kent surlarının izodom duvarlarla tümüyle elden geçirilerek yenilendiği anlaşılmaktadı